19 Aralık 2010 Pazar

-seni seviyorum.. -yalan söylüyorsun!..

senaryosunu ihsan yüce'nin yazdığı yönetmenliğini atıf yılmaz'ın yaptığı türk sinemasının en güzel politik mizah örneklerinin başında gelen kibar feyzo filminin son sahnelerinden birinde şöyle bir olay vardır:

bilo maho ağanın yanına varır telaşla..
maho ağa havuzunda gevşemiş yüzüyor haldedir.. fakat şaşırır..
- kim gidir nere gidir ?
-ağam köy gidir.. gidirler.. köyü de istediğine satsın dedi feyzo..
-sen ne dirsen oğlim köyün nerde görmüş yürüdüği..
ve o anda uzaktan davul ve zurna sesleri duyulur...
-bu davul da ne oliyi?.. köyde benden habersiz düğün mü kuruliyi?..
-düğün havası değil ağam bu cenk havası...


son günlerde yaşanan öğrenci protestolarına ana akım medyanın bakışı tam da budur.. ana akım medya olayı bir cenk havasından düğün havasına dönüştürmeye çalışmakta protestoların salt bir hükümet karşıtı olduğu imajı vererek protestoların içini boşaltmaya çalışmaktadır. protestolar elbette ki hükümet karşıtıdır ama aynı zamanda hükümeti var eden sisteme karşıdır. eylemlerin renginin tayin etme derdinde olanlar sermaye sahiplerine karşı olan akdeniz üniversitesi eylemini destanlaştırmazlar. işlerine geleni, öğrencileri şu an hükümet ile olan siyasi hesaplaşmanın bir öznesi haline getirip kendilerini bu işten sıyırmaya çalışmaktır. ama eylemin renginin kızıl olduğu unutulmamalıdır.

bu konuyu bu şekilde tayin etmek de protestoların sahiplerine düşmektedir. protestoları organize edenler içinde yer alanlar bunun salt bir hükümet düşmanlığı ile değil sistem karşıtlığı ile ilgili olduğunu açıkça beyan etmeli ve eylemleriyle göstermelidirler. elbette ki en büyük tepki iktidara yönelik olacak ( zahiri düşman odur çünkü ) ama iktidarı besleyen sitemin ta kendisine de söylenecek bir çift laf hal-i hazırda bulunmalıdır.

işte o zaman gerçekten kimler bu eylemleri destekliyor kimler bu eylemlerin karşısında net bir biçimde görülebilir. şu an dumanlı bir havayı sistemin üzerine çökerten öğrenciler bu havaların en çok sistemin kaşarlanmış kurtlarına yaradığını bilmeli ve bunun zaman döndükçe devrimci hareketler aleyhine olduğunun farkına varmalıdırlar. geçmişe dönük ufak bir hafıza tazeleme bile bunun böyle olduğunu anlamak için yeterlidir..

1 mayıslarda oluşturulan korku edebiyatının sözcülüğünü her daim yapmış sistemin ağır kara propagandalarına her zaman alet olmuş ana akım medya sırf şu anki köşeye sıkışmış konumu itibariyle öğrenci eylemlerinden medet ummaktadır. geçmişte 1 mayıs ta 19 aralıkta devrimci hareketlerin her yükseldiği dönemde açıkça hedef göstermelerle çarpıtmalarla devrimciler aleyhine adeta bir asker -polis bülteni gibi basılmış bu gazete kağıtlarına bugün de itibar edilmemelidir..

kısacası canımızı çok yakmış bu sistemin sözcülerinin bugün bize "can" demesi bize "çor*" gelmelidir..


*çor: özellikle doğu anadoluda "allah belanı versin" anlamında kullanılan söz.